climate change

Türkiye İklim ve Kalkınma Raporu

B

BEYOND2C

📅 15.08.2025
Türkiye İklim ve Kalkınma Raporu

Türkiye’nin coğrafi konumu, iklim koşulları ve sosyoekonomik yapısı, ülkeyi iklim değişikliği ve diğer çevresel risklerin etkilerine karşı oldukça hassas hale getiriyor. Bu nedenle, uyum ve dayanıklılık Türkiye’nin öncelikli gündem maddeleri arasında bulunuyor. Dünya Bankası’nın belirlediği iklim kırılganlık boyutlarının çoğunda Türkiye’nin kırılganlık düzeyi yüksek. Ulaşım sistemi benzer ülkelere göre daha zayıf durumda; ayrıca ülke, gıda güvenliği sorunları, artan su stresi ve 2021’de yaşanan büyük orman yangınları gibi ciddi afetlerle karşı karşıya kalıyor. Bu kırılganlık; iklimsel faktörlerin yanı sıra, afetlere maruz kalan nüfus oranı ve tarımın ekonomi içindeki yüksek payı gibi sosyoekonomik etkenlerin birleşiminden kaynaklanıyor.

Türkiye’nin sera gazı (GHG) emisyonları ekonomik büyümeden daha yavaş artsa da ve kişi başına düşen emisyonlar OECD ile AB ortalamasının altında olsa da, ülkenin güçlü bir azaltım gündemine ihtiyacı var. Emisyonların dörtte üçünden enerji sektörü (elektrik, ulaşım, binalar ve sanayi) sorumlu. Türkiye’nin elektrik, ulaşım ve tarım sektörleri AB ortalamasına göre daha az karbon yoğun. Bu durum, enerji üretiminde yenilenebilir kaynakların yüksek payı ve araç sahipliğinin görece düşük olmasıyla açıklanıyor. Ancak, kömür bağımlılığı oldukça yüksek ve mevcut yatırım planlarıyla daha da artması bekleniyor. Öte yandan, binalar AB ortalamasına kıyasla daha az enerji verimli; sanayi sektörü ise daha yüksek karbon yoğunluğuna sahip. Bu tablo, Türkiye’nin AB’nin Karbon Sınırda Düzenleme Mekanizması (CBAM) devreye girdiğinde rekabet açısından risk altında olduğunu gösteriyor.

Türkiye, Ekim 2021’de Paris Anlaşması’nı onaylayarak 2053 yılı için net sıfır emisyon hedefi açıkladı. Bununla birlikte Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın kurulması ve Ulusal İklim Değişikliği Eylem Planı’nın güncellenmesi gibi kurumsal adımlar da atılıyor. Son yıllarda sel, orman yangını ve deniz kirliliği gibi iklimle bağlantılı afetlerin artması; ayrıca AB’nin Yeşil Mutabakatı‘nın Türkiye ekonomisine olası etkileri, bu gündemin önemini daha da artırdı. Buna ek olarak Ukrayna’daki savaş, enerji arzındaki dalgalanmalar ve fiyat artışları, fosil yakıt ithalatına bağımlı Türkiye gibi ülkeler için enerji güvenliğini öncelikli hale getirdi ve iklim eylemlerinin stratejik değerini bir kez daha ortaya koydu.

Derlediğimiz Türkiye Ülke İklim ve Kalkınma Raporu, Türkiye’nin kalkınma hedeflerini iklim değişikliği taahhütleriyle uyumlu hale getirme konusunda fırsatları ve ödünleşmeleri inceliyor. Rapor; iklim eylemlerinin Türkiye’nin büyüme ve kalkınma yolunu nasıl etkileyeceğini, ülkenin kalkınma hedeflerine katkı sağlayıp sağlayamayacağını, yeşil teknolojiler ve sektörlerin sunduğu fırsatlardan yararlanmasına yardımcı olup olamayacağını, büyük ölçekli afetler veya dünya genelinde sera gazı emisyonlarının azaltılması yönünde yaşanacak geçişler sırasında karbon kilitlenmesi gibi uzun vadeli risklere karşı ekonomiyi nasıl koruyabileceğini ve adil, kapsayıcı bir geçişi nasıl destekleyebileceğini ele alıyor.


Dayanıklı Net Sıfır Yol Haritası (RNZP)

Türkiye’nin kalkınma ve iklim hedeflerine ulaşabilmesi için dayanıklı ve net sıfır bir kalkınma yolu (RNZP) kritik bir fırsat sunuyor. Ancak bu yol, mevcut gidişatın dışına çıkmayı ve kapsamlı politika değişikliklerini zorunlu kılıyor. Türkiye CCDR’si, 2053 net sıfır taahhüdü ile uyumlu, uyum ve dayanıklılığı bütünleştiren örnek bir RNZP sunuyor.

RNZP iki temel ilkeye dayanıyor:

  1. Dayanıklılığı artırmaya yönelik bütüncül bir strateji: Özel sektörde uyumu desteklemek, bilgiye, teknolojiye ve finansmana erişim sağlamak, tarım sistemleri ve su kaynaklarının dayanıklılığını artırmak, kritik kamu varlıklarını ve hizmetlerini korumak, finansal sistemde sigorta ve uyarlanabilir sosyal koruma mekanizmaları geliştirmek.
  2. Net sıfır için kapsamlı sektörel dönüşüm: Enerji sektöründe derin karbon azaltımı, binalarda enerji verimliliği ve elektrifikasyon, ulaşımda mod değişimi ve elektrifikasyon, orman alanlarının karbon yutak kapasitesinin artırılması ve sanayi, tarım, atık yönetimi ile su yönetiminde ek azaltım çabaları.

Enerji talebi elektrifikasyon nedeniyle artsa da, enerji sektöründen kaynaklanan emisyonların 2040 yılına kadar ciddi ölçüde azalması öngörülüyor. Yeni kömürlü termik santraller, artan elektrik talebini karşılamak için ne gerekli ne de maliyet açısından en uygun seçenek. Türkiye enerji güvenliğini; son on yılda yenilenebilir kapasitesini üç katına çıkarma deneyiminden hareketle, hızlandırılmış güneş ve rüzgar yatırımları, enerji verimliliği, batarya ve pompalı depolama sistemleri, jeotermal, karbon yakalama teknolojileri ve yapımı süren nükleer santral yatırımları ile sağlayabilir. Bu yaklaşım, Türkiye’nin enerji talebini 2053’e kadar ikiye katlarken emisyonları azaltmasına, kömür ve gaz ithalatını düşürmesine ve enerji güvenliğini güçlendirmesine olanak tanıyacak.

RNZP, ekonomide dayanıklılığı ve uyumu artırmak için bazı öncelikli alanlara odaklanıyor. Bunlar arasında; firmaların ve bireylerin uyum sağlamasını kolaylaştırmak (örneğin, kamuya açık iklim ve afet risk bilgisi sunmak), arazi kullanım planlarını iklime uygun şekilde güncellemek ve kritik kamu varlıkları ile hizmetlerini korumak (özellikle artan su risklerine karşı dayanıklılığı güçlendirmek) bulunuyor. Ayrıca, makro-fiskal politikalar aracılığıyla uyum, dayanıklılık ve afet risk finansmanının ana akıma dahil edilmesi de öngörülüyor. Bu, iklim değişikliği ve afetlerin ekonomik maliyetlerinin değerlendirilmesi ve koşullu yükümlülüklerin mali politikalara, bütçe tahsislerine ve kamu yatırımlarına yansıtılmasını kapsıyor.

RNZP ayrıca, ekonomide dayanıklılığı ve uyumu artırmak için öncelikli alanlara odaklanıyor. Bunlar arasında; firmaların ve bireylerin uyum sağlamasını kolaylaştırmak (örneğin kamuya açık iklim ve afet risk bilgisi sağlamak), arazi kullanım planlarını iklime uygun şekilde güncellemek ve kritik kamu varlıkları ile hizmetlerini korumak (özellikle artan su risklerine karşı dayanıklılığı güçlendirmek) yer alıyor. Ayrıca makro-fiskal politikalar aracılığıyla uyum, dayanıklılık ve afet risk finansmanının ana akıma dahil edilmesi de öngörülüyor. Bu, iklim değişikliği ve afetlerin ekonomik maliyetlerinin değerlendirilmesi ve koşullu yükümlülüklerin mali politikalara, bütçe tahsislerine ve kamu yatırımlarına yansıtılmasını kapsıyor.

Türkiye’nin net sıfır emisyon hedefine ulaşması, özellikle zor azaltılabilir sektörlerde kalan artık emisyonların dengelenmesi için büyük ölçüde ormanlardan sağlanacak negatif emisyonlara bağlı. Ancak bu durum belirli riskleri de beraberinde getiriyor; çünkü orman karbon depolama kapasitesi, orman yangınları gibi ekonomik ve iklimsel faktörlere karşı hassas. Bu nedenle sağlam bir net sıfır stratejisi, ormanlardan yeterli negatif emisyon sağlanamaması ihtimalini dikkate almalı ve bu senaryoda diğer sektörlerde ek emisyon azaltım önlemlerinin nasıl uygulanacağını planlamalıdır.


Net Sıfırdan Ekonomik Kazançlar

RNZP, kalkınmanın iklimle ilgili hedeflerle uyumlu hale getirilmesinin mümkünlüğünü ve genel faydalarını ortaya koyuyor. Türkiye gazın %99’unu ve petrolün %93’ünü ithal ediyor; bu nedenle, enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji, enerji ithalatını ve harcamalarını, hava kirliliğini ve küresel enerji piyasalarındaki kesintilere olan kırılganlığı azaltarak büyük faydalar sağlayabilir. Tüm maliyetler ve yan faydalar dikkate alındığında RNZP:

  • 2022–2030 arasında net 15 milyar ABD doları,
  • 2022–2040 arasında ise toplamda 146 milyar ABD doları 
    kazanç sağlayacak.

Bu kazançların büyük kısmı, daha az yakıt ithalatı ve azalan hava kirliliğinin sağlık üzerindeki olumlu etkilerinden kaynaklanıyor.

Elbette bu dönüşüm, büyük kamu ve özel sektör yatırımları gerektiriyor. Türkiye’nin, temel senaryoya kıyasla 2022–2030 döneminde bugünkü değerle fazladan 68 milyar ABD doları, 2022–2040 arasında ise toplam 165 milyar ABD dolarıyatırım yapması gerekiyor. Bu rakam, GSYH’nin yaklaşık %1’ine denk geliyor ve cari açık, ticaret dengesi veya kamu borcu üzerinde ciddi bir baskı yaratmıyor. Makroekonomik simülasyonlar, bu geçişin GSYH’ye küçük bir katkı sağlayacağını, istihdamda ise 2030 itibarıyla yaklaşık %1 oranında net artış yaratacağını gösteriyor.

Bu dönüşümün başarısı için üç unsur kritik:

Adil geçişi destekleyecek sosyal önlemler.

İstikrarlı bir makroekonomik ortam,

Yatırımcıları çekecek güçlü ve iyi tasarlanmış politikalar.

#iklim değişikliği#küresel ısınma#türkiye iklim raporu#türkiye kalkınma raporu
Beyond2C Logo
Beyond2C

Take action for the climate crisis — before it is too late. A platform connecting Generation Z with local governments.

©2025 Beyond2C. All rights reserved.

Verified Secure Platform

🌱Built by and for the climate generation.

Live & Active

🚨 Climate Crisis Alert: Every second counts!

2°C Critical ThresholdGeneration Z ActionTime is Running Out